Yar Senin Elinden Hastayım Sana
Yar Senin Elinden Hastayım Sana Türküsü Hakkında Bilgiler:
Türkünün Dili: Türkçe
Türkünün Yöresi: Van
Türkünün Konusu: Sevda
Yayımlayan - Yayın Organı: Ahmet GÜNDAY - Notaları ile Halk Türküleri ve Türkü Öyküleri
Yılı: 1977
Türkünün Hikayesi:
Halk edebiyatımızın iki ünlü Emrah’ı vardır: Erzurumlu Emrah ve Ercişli Emrah.
Şimdi öyküsünü anlatacağımız türkü Ercişli Emrah’a ait: Van’ın şirin ilçesi Erciş’te doğup
büyümüş olan Emrah, gönlünü, güzeller güzeli Selvi Han’a kaptırır. Gözü, Selvi Han’dan
başka bir şey görmez olur. Ne var ki, o sıra, Şah Abbas Van’ı kuşatır. Kuşatmanın
başladığı günlerde, Van kalesinin dışında bir bağ kurdurur. Yıllar geçer, Van’ı ele
geçiremez. Günlerden bir gün, bir bilge, Şah Abbas’a, “Bu kentte Abdurrahman Gazi
varken, sen bu kaleyi alamazsın,” der. Şah Abbas, “Kim ola ki bu Abdurrahman Gazi?”
diye sorar. Bilge, “O, ermiş bir kişidir,“ der. Şah Abbas; Abdurrahman Gazi’nin
ermişliğini sınamaya kalkışır. Bir kuzu ve bir köpek kestirir; ikisini de kızarttırıp,
Abdurrahman Gazi’ye armağan olarak yollar. Abdurrahman Gazi, kuzuyu alır ve ötekini
Şah Abbas’a geri götürmelerini söyler. Şah Abbas’ın adamları, “Bu yaptığınız hem töreye
aykırıdır, hem de Şahımız gücenir,” diyecek olur. Bunun üzerine Şah Abbas, kuzu gibi
kızartılmış köpeğe, “Hoşt köpek, doğru sahibine!” der, köpek canlanır ve koşa koşa Şah
Abbas’ın otağına gider. Bunun üzerine Şah Abbas, “Koy desinler Şah Abbas’ın bağı var,”
diyerek kuşatmayı kaldırır. Ancak, Ercişli Emrah’ın sevdiği Selvi Han’ı da kendi rızası
olmaksızın İran’a götürür.O günden sonra, Emrah’a âşıklık görünür; elde saz yol görünür.
Emrah dolaşır da dolaşır... Aşkından türküler yakar. Aradan yıllar geçer. Selvi Han’ın
İran’a götürüldügü yıl doğan kız çocukları gelinlik çağına gelir. Emrah da güçten kesilir;
yatağa düşer. Son çare, hasta yatağında bir name (mektup) yazıp, sabah yeliyle sevdiceğine
yolar:
Bad-ı saba, yarim hey Mevlâ’yı seversen
Eğlen hele bir dur seher yeli
Bir emanetim var sana vereyim
Götür nazlı yâre ver seher yeli.
Sen seher yelisin esersin yakın
Her sabah her seher zülfüne dokun
Yârim uykuszdur uyartma sakın
Uyana kadar dur seher yeli
Sen seher yelisin essen yüceden
Dokunursun pencereden bacadan
Selvi uykusuzdur dünkü geceden
Sağında solunda gez seher yeli.
Emrah’ındır kurdurayım sazları
Fikrime düşmüştür Selvi sözleri
Karadır kaşları, elâ gözleri
Var murada sen er seher yeli.
Ercili Emrah; bu nameyi rüzgarla yolladıktan sonra; “Şah eğer kendine layık bir Şah
ise -son nefesim de olsa- Selvi’mi bana getirir. Getirmez ise, ben bu dünyada murada
ermedim; o da iki cihanda murada ermesin“ der. Mektup menzile ulaşınca Şah, Selvi’ye,
“Ey Selvi Han, madem ki Emrah ölüm döşeğinde, son dileğini yerine getirelim. Bir at
hazırlasınlar sana” der ve sorar: “Bir de hediye olarak ne gönderelim Emrah’a.” Selvi Han,
“Ey Şahım; bana yetiştirmiş olduğun bahçeden elma, ayva ile nar; bir de -yüreği yangındır-
Bulgarı dağından kar götürelim” cevabını verir. Hediyeler hazırlanır ve Erciş’in yolu
tutulur. Tam Emrah’ın evine yaklaştıklarında Şah Selvi’ye, “Emrah eğer gerçek bir âşıksa,
biz kapısını çalmadan geldiğimizi anlasın. Hem de, kendisine getirdiğimiz hediyeleri
bilsin,” der. İşte o sırada, ecelle pençeleşen Emrah, yatağından şöyle bir doğrulup,
anasından bağlamasını ister. Anası, “Ey oğul gittin gideceksin; bağlamayı n’edeceksin?”
deyince Emrah, “Anacığım; gelinin gelmiştir; ver şu sazı hele de, onlara bir sesleneyim”
der ve başlar çalıp söylemeye:
Yar senin elinden hastayım hasta
Hastayı görmeye yâr safa geldin
Elinde ayvası, koynunda narı
Canımın cananı yar safa geldin.
Yâr senin kaşların kemenin bendi
Melekler bürümüş, huridir kendi
Bir su ver içeyim, yüreğim yandı
Bulgarı dağından kar safa geldi.
Eskiden görürdüm haftada ayda
Artık bundan sonra geldin ne fayda
Azrail göğsümde, canım hayhayda
Gözyaşı dökmeye yar safa geldin.
Emrah’ın sevdiği Selvi sen misin?
Sağ eli sinemde gezdiren misin?
Ağır cenazemi götüren misin ?
Namazım kılmaya yâr sefa gelidin.
Bu türküyü kapı girişinde dinleyen Şah Abbas ile Selvi Han içeri girer. Ercişli
Emrah, başını, canının cananının göğsüne dayayıp, ruhunu teslim eder. Onlar bu dünyada
murada erememişlerdi; öykülerini dinleyenler ersinler muradlarına.
Türkünün Sözleri:
Bad-ı saba, yarim hey Mevlâ’yı seversen
Eğlen hele bir dur seher yeli
Bir emanetim var sana vereyim
Götür nazlı yâre ver seher yeli.
Sen seher yelisin esersin yakın
Her sabah her seher zülfüne dokun
Yârim uykuszdur uyartma sakın
Uyana kadar dur seher yeli
Sen seher yelisin essen yüceden
Dokunursun pencereden bacadan
Selvi uykusuzdur dünkü geceden
Sağında solunda gez seher yeli.
Emrah’ındır kurdurayım sazları
Fikrime düşmüştür Selvi sözleri
Karadır kaşları, elâ gözleri
Var murada sen er seher yeli.
Yar senin elinden hastayım hasta
Hastayı görmeye yâr safa geldin
Elinde ayvası, koynunda narı
Canımın cananı yar safa geldin.
Yâr senin kaşların kemenin bendi
Melekler bürümüş, huridir kendi
Bir su ver içeyim, yüreğim yandı
Bulgarı dağından kar safa geldi.
Eskiden görürdüm haftada ayda
Artık bundan sonra geldin ne fayda
Azrail göğsümde, canım hayhayda
Gözyaşı dökmeye yar safa geldin.
Emrah’ın sevdiği Selvi sen misin?
Sağ eli sinemde gezdiren misin?
Ağır cenazemi götüren misin ?
Namazım kılmaya yâr sefa gelidin.