Kapıyı Köseliyeydin (Fidoş)



Kapıyı Köseliyeydin (Fidoş) Türküsü Hakkında Bilgiler:

Türkünün Dili: Türkçe

Türkünün Yöresi: Elazığ

Türkünün Konusu: Ölüm

Kaynak Kişi - Derleyen: İshak Sunguroğlu

Yayımlayan - Yayın Organı: İshak Sunguroğlu - Harput Yollarında

Yayım Yılı: 1961

Türkünün Hikayesi: Harput’un kuzey doğusunda, tam şehrin ücra bir kenarını teşkil eden Hacılar mahallesinde ve tarihi Dere Hamamı’nın üst tarafındaki muazzam ve düzlük bir arazinin üzerine serpilmiş yüzden fazla bir veya iki katlı, bir veya iki en az üç odalı kerpiçten yapılmış evlerin bulunduğu semte “Çatalkaya” denilirdi. Harput halkının aşırı taassubuna rağmen mahalli yönetimin tensibi ve hocaların da muvaffakiyetiyle burası umumhane haline sokulmuş ve bu şekliyle yıllarca devam edip gitmiştir. Aynı zamanda gerek Harput’ta, gerekse Harput’un çevresinde mühim bir mevkimiş gibi nam ve şöhret salmıştır. Burada çok güzel ve belalı yosmalar yaşarmış. Uğurlarında nice kanlar dökülmüş, matemler tutulmuş ve üzerlerine birçok da türküler yakılmıştır. İşte Fide de bunlardan birisidir: Tam 1900 yılı içerisindeyiz (Rumi 1316) yarım asırdan fazla bir tarih. Ben o zaman çocuk olmama rağmen iyi hatırlıyorum. Çatalkaya’nın eski yosmalarından, nam ve şöhret salmış bir kadın vardı ki, adına otuzbirin Asen (Ayşe) derlerdi. Genç iken güzel ve oynak bir kadınmış. Yıllarca meşhur ses sanatkârı Hacı Mamo ile düşmüş. Şimdi atmışında var. Bu yaşa kadar Çatalkaya’dan ayrılmamış. Kim bilir ne canlar yakmış, ne evler yıkmış. Gerçi şimdi ihtiyarlamış. Fakat bu tip kadınlar öyle kolay kolay ihtiyarlamaz. Çatalkaya, ne kadar şöhretli ise Asen de o kadar şöhretliydi ve bütün Çatalkaya’ya o hakimdi. Aynı zamanda şen şakrak, hoşsohbet ve misafirperver bir kadındı. Hovardalar ilk önce Asen hanımı ziyaret eder, onun emir ve işaretiyle hareket ederlerdi. İdare onun, söz onundu. Daha doğrusu Çatalkaya’nın emr-ü idaresi altında... Asen Hanım, tecrübeli yosmalardan olduğu için Çatalkaya’ya düşen bütün kızlar, evvela Asen hanıma baş vururlar. Asen hanım, bunlarla saatlerce konuşur, bunları güzellik, lisan, ses, neşe ve zekâ bakımından ölçer, biçer ve aklına yatanları kendi evine alır, diğerlerini de başka evlere dağıtırdı. İşte Fide de gerek yüz güzelliği, gerek işvesiyle, cilvesiyle ve sesinin de güzelliğiyle beraber Asen hanımın evinde yetişmiş ve sonra şöhret bulunca da müstakil bir eve taşınmıştı. Harput’da “Dost Tutunmak” diye bir adet vardı. Herhangi bir delikanlı Çatalkaya yosmalarından gözüne kestirdiğini dost tutar, dost tutulan yosma da artık başka bir erkekle görüşmezdi. Çünkü geçim masrafı, dostu tarafından fazlasıyla temin edilirdi. Bunun için de dost tutulan yosma başkasına bakmazdı. Fide, güzelliğinin dillere destan oluşunun farkındaydı. Bu sebeple şımarmış ve bu yolda dolap çevirmesini ve önüne çıkan her hovardaya “seninim” demesini de öğrenmişti. Bu dostların arasında belalısı var, belasızı var, zengini var, şöhretlisi var... Bunların arsında şehrin tanınmış ailelerinden Hoca Ahmet Asım Efendi’nin küçük oğlu Ünes Efendi de var. Genç Ünes, babasının mesleğini takip için medrese tahsili görmektedir. Babasından ve Müftü Kemal Efendi’den ders almaktadır. Ailesinin mali durumu da yerindedir... Ünes, giyimine çok özenirdi. Üzerinde ipek elbise, İçinde Harput ipekli kumaşlarından yelek.. Ayaklarında rugan konduralar.. Fesinin üzerinde ince beyaz bir sarık sarılı. İşte bu kıyafetiyle medreseden fırsat buldukça soluğu Çatalkaya’da Fide’nin evinde alıyor... Fide’ye gelince, zahiren o da Ünes’e aşık. Hovardalarının arasında en çok sevdiğinin Ünes olduğunu söylese de başkalarıyla da görüşmeye devam ediyor. Ünes, güzel ve ılık bir sonbahar günü, bir kaç arkadaşıyla öğleden sonra Kurey’e gezmeğe gider. Aralarında güzel sesliler de vardır. Biraz da nevale düzmüşler, içecekler. Kuray başını kalabalık bulduklarından Toptop’a çıkarlar. Toptop, Çatalkaya’nın tam karşısında. Orada söylenen herhangi bir maya ve türkü Çatalkaya’yı kaldırıp indirmeye yeterli. Fakat bu ahenk ve sese karşıdan ilgi gösterilmez. Ünes’in gözü Fide’nin damında.. Fide ise damda değil kendi aleminde, kendi dalgasında. Ünes ve arkadaşları sazlı sözlü içki alemden sonra şehrin yolunu tutarlar. Şehre gelince Ünes, Çatalkaya’ya uğramak ister. Arkadaşları gitmesine engel olmak isteseler de, onların tüm ısrarlarına rağmen Çatalkaya’ya gider. Genç delikanlı alkolün etkisiyle adım adım felakete sürüklemektedir. Ünes, Fide’nin kapısına gelir. Hâlbuki içeride başka bir misafir vardır. Fide, felaketi görür gibi olur ve kapıyı açmamak için bir sürü çareye başvurur. Ünes’in içeri girmekteki ısrarı ve inadı karşısında çarnaçar kapıyı açar. Ünes, içeri girince hiç beklemediği ve ummadığı bir manzarayla karşılaşır. Fide, bir iki aşinasıyla meclis kurmuş eğlenmektedirler. Doğrusunu söylemek gerekirse içerdekiler Ünes’i mertçe karşılamış, sofralarına buyur etmiş ve hürmette kusur etmemişler. Ünes davet üzerine meclise katılır. Sohbet devam ederken Fide, Ünes’in yanından kalkıp başkasının yanına oturur ve bu da yetmiyormuş gibi genç delikanlıyla alay etmeye başlar. Bu duruma içerleyen Ünes, kıskançlık ve alkolün etkisiyle deliye döner. Evdeki diğer misafirler bir arbede çıkacağını anlayıp evi terk eder. Ünes ile Fide yalnız kalınca aralarında nasıl bir konuşma geçti bilinmez. Ünes, belindeki hançeri çıkarıp Fide’nin kalbine saplar. Feryat, feryat üstüne. Feryadı duyan Asen Hanım ve tüm komşular Fide’nin evine koşar. İçeri girdiklerinde Fide’yi kanlar içinde bulurlar. Bu hain dakikalar arasında Fide, bir tek kelime söylemeden gözlerini hayata yumar; başucunda bulunanlar gözyaşı dökerken, Ünes kanlı hançeri elinde ve soğukkanlılıkla merdivenlerden iner; sokakta kendini karşılayan zabıta kuvvetlerine teslim olur. Ünes, hapishaneye... Fide Toptop mezarlığına... Muhakeme 15 seneye mahkûm eder Ünes’i. 8 sene yattıktan sonra Meşrutiyet’in ilanıyla çıkan umumi aftan yararlanarak hapishaneden çıkar. Bu hadise üzerine Harput’un meçhul bir şair ve bestekârı yaşanan bu olayı dillendirmiş, tellendirmiştir. İlk satırları Fide’ye kurtulma yolunda adeta nasihat gibidir:

Türkünün Sözleri:

Kapıyı kösliyeydin
Asen’i sesliyeydin
Asen’i sesliyeydin

Ünes size gelende
Ünes size gelende
Güler yüz göstereydin.
Güler yüz göstereydin.

Aman Ünes neyledin
Canım Ünes neyledin
Vurdun kana beledin
Beni de bu hale koydun

Sonra Fide, bir ara yarasının derin olduğunu hisseder ve tekrar hayata kavuşmak için hekimden medet umar:
Kapıyı vuran kimdir
Aç gelen görem kimdir
Yaram derine düştü
Belki gelen hekimdir.

Asen’le arasının açık olduğunu da şu satırlardan öğreniyoruz:
Asen’le yoktur aram
Bu dertle kime varam
Gidin o yara deyin
Memede vardır yaram.

Aman Ünes can cana
Rakı da doldur fincana
Kör olasın yar seni
Nasıl kıydın bu cana.

Bundan sonra Fide’nin isyanına ve beddualarına şahit oluyoruz:
Kapıyı araladım
Bahtımı karaladın
Ünes elin kırılsın
Göksümden yaraladın
NAKARAT
Fide’min saçı uzun
Fide’m vuruldu gözün
Ünes gözün kör olsun
Kimlerden aldın izin.
NAKARAT

Sonra Fidenin güzelliğine işaretle:
Çatalkaya alınmaz
Dibi de taştır delinmez
Fide’min nazik teni
Öpme ile doyulmaz
NAKARAT
Çaltakaya yarıldı
Düştü şevem kırıldı
Gidin Ünes’e deyin
Aktı kanım duruldu
NAKARAT

Şair, bunları sıraladıktan sonra Toptop için birkaç satır yazıyor. Öyle ya!... Fide’nin feci sonunu Toptop hazırlamadı mı? Fide, Toptop’a gömülmedi mi?
Top-Top’ta gezer atlı
Çarşafı katlı, katlı
Fideye türkü çıkmış
Söyleyin dertli, dertli
NAKARAT

Şair türküsünü süsleyerek, telleyerek yaymış ve Harputlular’a yadigar bırakmış. Bu gün aradan yarım asırdan fazla bir zaman geçtiği halde bu türkü, bir plağa alınmış gibi hâlâ dillerde ve gönüllerde yaşamaktadır. Fide türküsü, dörtlük mısralarla birlikte, yine dörtlük nakarattan tertip edilmiş bir türküdür. Her dörtlüğün mısraları, başından sonuna kadar ikişer, nakarat ise dörtlükler bittikten sonra bir defa olmak üzere söylenir. Tam söyleniş için kuple örnek verilmiştir. Diğerleri de aynı usul ile söylenmelidir. Makamı, uşaktır. Türküden sonra güzel bağrıyanık tutar ve çok defa da şu dörtlük okunur:
Nazlım kara değildir.
Gönlüm yara bağlıdır
Değme tabip yarama
Bar eliye bağlıdır.


Copyright © 2023 Tüm hakları saklıdır.